Geri
Aleyhissalâtü Vesselâm : Allah’ın salât ve selâmı onun üzerine olsun
Arabî : Arapça
âyet-i Nur : Nur Sûresinin 35. ayeti
bâliğ olma : erişme, ulaşma
câmi : kapsamlı, içine alan
delâil-i akliye : aklî deliller; akla ve mantığa uygun deliller
ecza : kısımlar, bölümler
haşir ve neşir : öldükten sonra tekrar diriltilerek Allah’ın huzurunda toplanma ve tekrar dağılıp yayılma
hizmet-i Kur’âniye : Kur’ân hizmeti
hususî : özel
imam : bir ilimde sözü delil kabul edilebilecek derecede derin ve geniş bilgi sahibi olan âlim
ism-i âzam : Cenâb-ı Hakkın bin bir isminden en büyük ve mânâca diğer isimleri kuşatmış olan ismi
istifade : faydalanma
istifâza eyleme : feyizlenme, mânevî olarak gıdalanma
iştihar eden : meşhur olan; bilinen
izah : açıklama
kamer : ay
kamer-i marifet : marifet ayı; ışığı
kat’î : kesin
kaziye-i felekiye : gök ilmi hükmüne göre; astronomi ilminin hükmü
kıymettar : kıymetli, değerli
Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyân : açıklamalarıyla akılları benzerini yapmaktan âciz bırakan Kur’ân
mâsadak olma : doğrulayıcı ve onaylayıcı olma
mecmu : bir şeyin tamamı
mesâil : meseleler
müşkil : zor, güç
naklî : vahiy kaynaklı, akıla dayanmayan
Nakşî : Hz Şâh-ı Nakşibend’in kurduğu tarikat ve bu tarikata mensup olan
Nur : bütün varlığı aydınlatan, bütün nurlar kendi nurunun zayıf bir gölgesi olan ve her çeşit nuru yaratan Allah
Resâil : Risaleler; Risale-i Nur
Resul-i Ekrem : Allah’ın en şerefli ve değerli elçisi olan Hz. Muhammed (a.s.m.)
risale : küçük çaplı kitap; Risale-i Nur’un her bir bölümü
semâ-i risalet : peygamberlik semâsı, göğü
şems : güneş
şems-i hakikat : hakikat güneşi; gerçeğin güneşi
telifat : telifler, kitap olarak kaleme alınan eserler
temsilât : temsiller, misaller, örnekler
tenvir eden : nurlandıran, aydınlatan, parlatan
tesmiye : isimlendirme
teyid etmek : doğrulamak
tezâhür etme : ortaya çıkma, görünme
ulema : âlimler
Zinnûreyn : iki nur sahibi, Hz. Osman’ın lâkabı
aleyhi nazaru’r-Rahmânî : sonsuz merhamet ve şefkat sahibi olan Allah’ın nazarı ve teveccühü onun üzerine olsun
Aleyhissalâtü Vesselâm : Allah’ın salât ve selâmı onun üzerine olsun
âmil : amel eden, iş gören, davranan
âzâ : üye
bilhassa : özellikle
cihet-i istifade : istifade ciheti, faydalanma yönü
derya : deniz
enâniyet : benlik, gurur
evvel : önce
fevkinde : üstünde
hadîs : Peygamber Efendimizin (a.s.m.) mübarek söz, fiil ve hareketi veya onun onayladığı başkasına ait söz, iş veya davranış
hak ve hakikat : doğru ve gerçek; asıl ve esas
hak : doğru, gerçek
haslet : huy, karakter
hikmet-i beşeriye : insanlığın akıl yoluyla oluşturdukları felsefe bilimi
hikmet-i hakiki : felsefenin karşısında Kur’ân’ın koyduğu gerçek hikmet
hikmet-i şeriat ve İslâmiyet : şeriat ve İslâmiyet bilgisi, ilmi
icabat : gerekler
ikaz etme : uyarma
ilmihal : iman esaslarıyla, namaz, abdest gibi amel ile ilgili meseleleri halkın seviyesinde anlatan kitap
istifade : faydalanma
izn-i İlâhî : Allah’ın izni
kandil-i nurânî : nurlu kandil, parlak lamba
kemâl-i tevazu : tam ve kusursuz bir alçak gönüllülük
kutb-u Rabbânî : Allah tarafından terbiye edilen büyük kutup, âlim
mahviyet : tevazu, alçak gönüllülük
mânen : mânevî olarak
mâşâallah : Allah dilemiş ve ne güzel yaratmış
memnunâne : memnun kalarak
mesâil-i ilmiye : ilmî meseleler
mezun : izinli
muhafız : koruyucu
muîn : yardımcı, muâvin
mültefit : iltifat eden, ilgi gösterip iyi davranan
mümtaz : seçkin, üstün
nadiren : nadir olarak
nâsır : yardımcı
nefis : bir kimsenin kendisi; insanı daima kötülüğe, maddî zevk ve isteklere sevk eden duygu
nisbetinde : oranında
Resul-i Ekrem : Allah’ın en şerefli ve değerli elçisi olan Hz. Muhammed (a.s.m.)
risale : küçük çaplı kitap
tavır : durum, hareket
tefe’ülen : tefe’ül ederek; bir kitabı rastgele açarak uygun gelen yeri okuyarak
zahir : dış, görünüş
zahirî : görünüşte
âhiren : son olarak
âlem-i mânâ : mânâ âlemi; maddî gözle görünmeyen mânevî âlem
Aleyhissalâtü Vesselâm : Allah’ın salât ve selâmı onun üzerine olsun
âlim : ilim sahibi, çok bilgili olan
binaen : dayanarak
cihet : yön
delâlet : işaret
derece-i ihata : kuşatıcılık derecesi
ders-i mâneviye : mânevî alemde alınan ders
derya : deniz
fıkra : kısa yazı
gayet : çok
hâdisat : hadiseler, olaylar
ibâre : metin, ifade
iblâğ etme : ulaşma, erişme
iftirak : ayrılık
ilm-i mantık : mantık ilmi
inşaallah : Allah dilerse
işkâl-i mantıkiye : mantığı zorlayan meseleler
kâfi : yeterli
kıyâs-ı istikrâî : tüme varım; ayrı ayrı hâdiselerden yola çıkarak bir genelleme yapma
lâtif : ince, derin
mânidar : mânâlı, anlamlı
meşhudat : gözlemler, görülen şeyler
mucibince : gereğince
musahabet : karşılıklı sohbet
musahip : sohbet eden, arkadaş
mutasavver : hayal edilen
mühim : önemli
müskit : susturucu
nam : ad
netâic : neticeler
Resul-i Ekrem : Allah’ın en şerefli ve değerli elçisi olan Hz. Muhammed (a.s.m.)
risale : küçük çaplı kitap; Risale-i Nur’un her bir bölümü
sebebiyet verme : sebep olma
Sünuhat : kalbe doğan mânâ ve hakikatler anlamına gelen Üstad Bediüzzaman’ın bir eseri
Tâlikat : Bediüzzaman’ın mantık ilmi üzerine yazdığı bir eserin adı
tefsir : Kur’ân âyetlerinin çeşitli yönleriyle yorumlandığı eser
telifat : telifler, kitap olarak kaleme alınan eserler
tevfik : yardım
Geri